Çalışma yaşamı, tıpkı
insan vücudu gibi canlı bir organizmadır. Her canlı organizmanın, kendi iç
dinamikleri vardır ve dış çevreden etkilenirler. İnsan ve çevre, insan ve
toplum, insan ve üretim; hep karşılıklı etkileşim halindedir. Birbirlerini,
olumlu ya da olumsuz bir biçimde etkilerler. Üretim ilişkileri sürecinde, insan
ve makineler arasında bütünsel bir ilişki yaşanır. İnsan makinelere hükmeder,
makineler de çeşitli şekillerde çalışırlar ve üretim yaparlar.
Üretim ilişkileri
sürecinde, çalışanların can güvenliği, sağlıklı ortamlarda çalışmaları ve
üretim yapmaları çok önemlidir. Çalışanların, çalıştıkları ortamlarda, iş
güvenliği sağlanılmalıdır. İşverenler, artı değer yaratan işçilerinin, güvenli
bir ortamda çalışmalarını sağlamakla yükümlüdür. 6331 sayılı “iş sağlığı ve güvenliği yasası”,
işverenin iş yerinde alması gereken iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili görev ve
sorumluklarını belirliyor. Bunlar, ihmal edilemez görevler… Çalışanlar da, iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili aldıkları eğitime uygun davranmak, Kişisel
Koruyucu Donanım(KKD) malzemesi dediğimiz; baret, eldiven, kulaklık, çelik
burunlu ayakkabı, iş elbisesi, toz ve gaz maskesi gibi malzemeleri kullanmak
zorundadır.
Çalışma anında bir
işçinin sahip olduğu psikoloji de çok önemli. Kafasında bir takım sorunlarla
boğuşan, bunları kafaya takan bir işçi, işine kolayca adapte olamaz ve her
zaman uzuv(el-kol-bacak-parmak vb.) kayıplı veya ölümlü bir iş kazasıyla karşı
karşıya kalabilir. Verdiğimiz iş güvenliği eğitimlerinde, çalışanlara; “çalıştığınız yerin kapısından içeri
girdiğiniz anda, kafanızdaki tüm sorunları dışarıda bırakın, sadece işinize
odaklanın, işinizden başka bir şey düşünmeyin; anlık bir dalgınlığınız, iş
kazası yapmanıza neden olabilir” diye öğütlüyoruz.
Çalışanın
Psikolojisi
Çalışanlar geçim
sıkıntısı içinde olabilir, eşi veya çocuklarıyla ilgili sorunları olabilir.
Ülkemizde toplumsal-sosyal ve siyasal olaylar bitmiyor. Çalkantısız, üzüntüsüz
bir gün geçmiyor. Terörle mücadelede her gün çok sayıda insanımız hayatını
kaybediyor. Bu ülkede yaşayan birisinin, tüm bu olanlara kafayı takmaması
mümkün değil. Bir çalışanın kafasını, bu sorunlar meşgul edebilir… Bunların
hepsi, birer stres kaynağı… Stres ise, insanın yaşam enerjisini tüketen bir
olgudur. Stres, Fizikte, bir cismin
şeklini değiştirmek(titreşim-salınım gibi) için cisme dışarıdan uygulanan
kuvvettir. İnsan yaşamında stres ise, insanın yaşam enerjisini tüketen, iç
organlarında(kanser gibi) zararlara yol açan tıbbi bir kavramdır. Bu nedenle
biz, çalışanlara hep stresten uzak durmalarını tembihleriz.
Çalıştığım kurumun
atölyesindeki bir ustabaşı şöyle demişti: “Biz,
sabah işe gelen işçilerimizin önce suratlarına bakar, onların psikolojik durumlarını
anlamaya çalışırız. Eğer işçinin morali bozuksa, bir sorunu varsa, onu daha
hafif bir işe yönlendiririz. Morali bozuk bir işçi, dikkat isteyen bir işte hem
verimli olamaz ham de her an kaza yapmaya meyillidir!” Bir işyerinde,
çalışanlara karşı çok olumlu ve insan odaklı bir yaklaşımdı bu… Bu söylenenler,
benim için de öğreticiydi ve çalışma anında işçi psikolojisinin çok önemli
olduğunu öğrenmiştim bu şekilde. Daha sonraki süreçte, eğitimlerimizde hep bu “psikolojiye” vurgu yaptım.
İnsanın yaşadığı çevre(sosyal-toplumsal),
kontrolü çok güç ve hatta olanaksız, pek çok psiko-sosyal etmenlerle doludur.
Bir insanın, bu olumsuzluklardan mümkün olduğu ölçüde uzak durması; onun vücut
ve ruh sağlığı ve aynı zamanda çalışma günlerini iş kazasız geçirebilmesi için önemlidir…
Nevzat Çağlar Tüfekçi
İş Güvenliği Uzmanı(A)
isgveinsan@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder