11 Kasım 2016 Cuma

İş güvenliği kültürümüz yok!

İş güvenliği uzmanlarının işverene her türlü önlemi aldırdığını ancak çalışanın bu imkanları kullanmadığını belirten Kutay Çakır, “En başında bizim iş güvenliği kültürümüz yok" dedi
(http://www.antalyagazetesi.com.tr/mobil/index.php?git=goster&id=616881)
2016-02-02
İş güvenliği uzmanlarının işverene her türlü önlemi aldırdığını ancak çalışanın bu imkanları kullanmadığını belirten Kutay Çakır, “En başında bizim iş güvenliği kültürümüz yok. Çalışanlar, işçiler olarak önce bizim bunu benimsememiz lazım. Uzmanlar olarak biz işverene önlem aldırıyoruz, malzeme ekipmanı sağlatıyoruz ama işçi bunu kullanmazsa kendi canını kendisi etkilemiş oluyor” dedi
Girişim Ortak Sağlık Güvenlik Birimi olarak Çalışma Bakanlığından yetki almış bir firma olduklarını Kutay Çakır, “2013 yılı Haziranında 6331 sayılı bir yasamız çıktı. Bu yasayla bütün sektörleri az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli olmak üzere 3’e ayırdılar. Tehlikeli ve çok tehlikeli bütün işletmeler, çalışan sayısına bakılmaksızın 1 Ocak 2014 itibariyle iş güvenliği hizmetini almak zorunda. Bir iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimiyle çalışmalı firmalar. Çok tehlikeli sektörde ise 10 kişiden fazlaysa bir sağlık personeliyle çalışmak zorunda. Bunu ister kendi bünyesinde sigortalı olarak çalıştırır isterse de bizim gibi Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinden hizmet almak zorunda. Onun haricinde dışarıdan hizmet alma şansı yok” diye konuştu.
DEĞİŞİM OLDU DİYEMEYİZ
Bu yönetmelikle beraber birçok alanda değişimin başladığını aktaran Çakır, tam olarak değişti diyemeyeceğini vurgulayarak şöyle devam etti: “Çünkü alışkanlıklar bir anda bitmiyor. Usta 20 yıldır emniyet önlemi almadan çalışmaya alışmışken ona 3 gün içinde emniyet kemeri, baret, ayakkabı taktıramıyoruz. Biz baktığımızda yakıyor, kafamızı çevirince çıkarıyor. Dolayısıyla bu kültürün oluşması lazım bir şekilde. Yavaş yavaş oluşturacağız ve bunun için de zaman lazım. Çaba lazım. Ama bakanlık bu konu üzerinde gayet ciddi duruyor. Bizler de ciddi duruyoruz. Bizim içimizde de ciddi olmayan gruplar çıkıyor ister istemez. Sonuçta ticarete dökülürse bu iş, herkes bir şekilde kolay para kazanmanın yolunu arayacaktır. Normal şekilde para kazanamıyorsa başka şekilde kazanmaya başvuranlar oluyor.”
BELİRLENEN SAATİN ALTINDA ÇALIŞAMAZ
İşletmelerle anlaşma yapıldığını ve o işletmenin tehlike sınırına göre uzman ve hekim tanımlaması yaptıklarını söyleyen Kutay Çakır, şunları kaydetti: “Uzman ve hekimin, firmadaki çalışan sayısına göre orada bulunma süreleri hesaplanıyor. Hazırlanan sisteme girişini yapıyoruz. Karşı firma da e-devlet şifresiyle onayını yapıyor ve resmiyette bizim sözleşmemiz yapılmış oluyor. Bu sözleşmeye göre de belirlenen saatin altında çalışamaz. O zaman benim doktorum da uzmanım da o süre zarfında orada bulunmak zorunda. İş sağlığında işlemler daha çok yasa ve yönetmelikler üzerinden gidiyor. Biz yasa ve yönetmeliğin haricinde bir şey yapamayız. Zaten ilgili tebliğ, yönetmelik ve yasalarımız çıktı. Dolayısıyla uzmanımız ve doktorumuz kendi görev ve sorumlulukları çerçevesinde görevini yapıyor. Muayene e, dilmesi gereken varsa ediliyor, eğitim alması gereken personel varsa eğitim veriliyor. Toplamda 8, 12, 16 saat eğitim verilmesi gerekiyor personele. Bu eğitimler tamamlanıyor. Yapılması gerekenler yapılıp, raporlanıp geliniyor.”
ARTIK ZORUNLU HALE GELDİ
Artık bütün şirketlerde iş güvenliği önlemleri almanın zorunlu hale geldiğine dikkat çeken Kutay Çakır, şöyle konuştu: “Yapılmaması halinde büyük cezaları var. Sadece bir hekim bulundurmamanın şu anda aylık 6 bin civarı cezası var. Uzman bulundurmamanın cezası da aynı şekilde. Bir firma örneğin 10 aydır doktor ya da uzman bulundurmuyorsa bunun cezası geriye dönük kesilebilir. Bugüne kadar görmedik ama yönetmelikte var. Doktor varmış gibi gösterilmesi de imkânsız. Çünkü sorumluluk tamamen bizde. İşveren kadar aynı sorumluluk bizde de var. Orada yaşanacak bir kazada işveren kadar benim atadığım uzmanım ve doktorum da sorumlu. Dolayısıyla bu riski altına hiçbir şekilde giremeyiz. Yönetim sistemlerinde biraz daha farklı ama iş güvenliği konusunda bu riskin altına giremeyiz. Bununla ilgili birçok uzman arkadaşımız hapiste. İş kazası yaşanmış ve sorumlu uzman arkadaşımız bulunmuş. Ticaret mantığıyla yürütülürse bu iş olmaz. Örneğin bir tanesi İstanbul’da yaşıyor. Bucak'taki mermer ocağında iş güvenliği uzmanlığı yapıyor. Bir kere bile gelmemiş. Burada kaza yaşanmış ve suçlu. Bu riskin altına girmemek lazım. Eğer bu işi yapıyorsanız da hakkıyla yapmak lazım hepsinde olduğu gibi. Çünkü buradaki zaman hem işçiye hem işverene hem de uzmana ve bize dokunuyor.”
SEKTÖR HENÜZ YENİ
Sektörün yeni olduğuna değinen Çakır, yönetmeliğin 2013’ye yayınlandığını hatırlatarak, “Avrupa Birliği’nin direktifleri doğrultusunda hazırlandı. Bu aralar yavaşladı ama yönetmelik ve tebliğlerde sürekli değişim oluyor. Biz biraz da göç yolda düzelir mantığıyla gidiyoruz. Uygulama yapılıyor ama ilk başta mesela yasa çıktı, ortada yeterli sayıda uzmanımız yoktu. Sınavları sıklaştırdık ve piyasaya uzman çıkarıldı. Yine ticari mantıkla gelindiği için yavaş olan bir eğitim oldu. Örneğin bana A sınıfı uzman geliyor ama hiçbir şey bilmiyor. A sınıfı uzman da en üst seviyedir. Normal şartlarda 3 yıl C sınıfı belgeyle çalışır, 4 yıl B sınıfı belgeyle fiilen çalışır ve son olarak yine sınava girerek A sınıfına geçiş yapar. A sınıfına geçen bir uzman 7 yıldır aktif iş güvenliği olarak çalışan bir uzmandır diye bilinmesi lazım. Ama piyasada uzmanımız yoktu. Daha önce herhangi bir işte 3 bin iş günü SSK pirimi varsa A’ya hak kazandılar. Ama iş güvenliğinde hiç çalışmadılar. Bu da tehlike oluşturuyor. Uzman inşaattaki tehlikenin ne olduğunu bilmiyor, mermer ocağını tanımıyor ama iş güvenliği uzmanı olarak atanabiliyor” dedi.
İŞİ BİLMESE DE YASA YETKİ VERİYOR
Kendisinin de gıda mühendisi olarak mermer ocağında dahi işlem yapabileceğini ancak orayı detaylı şekilde bilemeyeceğini belirten Kutay Çakır, buna rağmen yasaların kendisine yetki verdiğinin altını çizerek şöyle konuştu: “Bilmediği sektörde uzmanlık yapanlar da var. Yine ticari mantık giriyor işin içine. Uzman işi bilmediği için de işveren istediği gibi yönlendirebiliyor. Böyle olmaması gerekirken işveren öyle olmalı dediğinde bitiyor olay. İnsanlarımızda da eskisi gibi çok fazla araştırma kalmadı. Araştırmıyor, öğrenmiyor ve oradan sorduğu kadarıyla öyle olması lazım deyip devam ediyor. Bundan dolayı da bir kaza olduğunda birilerinin canı yanıyor. Bu hem maddi hem de manevi bir sürü sorumluluk bildiriyor. Bizim işverenlerimiz de düşük karlarla çalışıyor ve ben bir işi şöyle yapacaksınız dediğim zaman para çıkacağı için insanların gözüne batıyor.”
 BASİT ÖNLEMLERLE ÇÖZÜM SAĞLANABİLİR
İşi bilen uzmanların zaten her şeyi yaptıklarını sözlerine ekleyen Kutay Çakır, ama ticari mantığı farklı çalışan insanların işverenin istediğini yaptığını söyleyerek konuşmasını şöyle tamamladı: “İşveren de aynı şekilde. İşi biliyorsa uzmanın söylediklerini yapıyor ve iş güvenliğini sağlıyor. Daha çok para kazanmanın peşinde olan işverenler yapılması gerekenin en ucuzunu yapmaya ya da yapmamaya çalışıyor. Aslında orada günü kurtarıyor. Ama ileriye dönük baktığı zaman bir kişinin ya da kendinden birinin meydana gelebilecek kazada canının yanmasına, sakat kalmasına veya ölümüne yol açabiliyor. Baktığınız zaman ölümle sonuçlanan kazalar çok basit önlemlerle çözülebilecek şeyler. Örneğin inşaattan işçi düşüyor. Birinci sebep emniyet kemerini takmamak. 10 saniyesini alır işçinin. O 10 saniyelik üşengeçliği yüzünden hayatını kaybedebiliyor bu insan. Böyle çok basit nedenlerden dolayı iş kazaları gerçekleşiyor. Bir de en başında bizim iş güvenliği kültürümüz yok. Çalışanlar, işçiler olarak önce bizim bunu benimsememiz lazım. Bazen işveren her türlü önlemi alıyor, alet ekipmanı temin ediyor ama işçi bunu kullanmıyor. Çünkü iş güvenliği kültürümüz yok. Dolayısıyla tehlike kendimizde. Uzmanlar olarak biz işverene önlem aldırıyoruz, malzeme ekipmanı sağlatıyoruz ama işçi bunu kullanmazsa kendi canını kendisi etkilemiş oluyor.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder