İş güvenliği uzmanlarının işverene her
türlü önlemi aldırdığını ancak çalışanın bu imkanları kullanmadığını belirten
Kutay Çakır, “En başında bizim iş güvenliği kültürümüz yok" dedi
(http://www.antalyagazetesi.com.tr/mobil/index.php?git=goster&id=616881)
2016-02-02
İş
güvenliği uzmanlarının işverene her türlü önlemi aldırdığını ancak çalışanın bu
imkanları kullanmadığını belirten Kutay Çakır, “En başında bizim iş güvenliği
kültürümüz yok. Çalışanlar, işçiler olarak önce bizim bunu benimsememiz lazım.
Uzmanlar olarak biz işverene önlem aldırıyoruz, malzeme ekipmanı sağlatıyoruz
ama işçi bunu kullanmazsa kendi canını kendisi etkilemiş oluyor” dedi
Girişim Ortak Sağlık Güvenlik
Birimi olarak Çalışma
Bakanlığından yetki almış bir firma olduklarını Kutay Çakır, “2013 yılı
Haziranında 6331 sayılı bir yasamız çıktı. Bu yasayla bütün sektörleri az
tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli olmak üzere 3’e ayırdılar. Tehlikeli ve
çok tehlikeli bütün işletmeler, çalışan sayısına bakılmaksızın 1 Ocak 2014
itibariyle iş güvenliği hizmetini almak zorunda. Bir iş güvenliği uzmanı, iş
yeri hekimiyle çalışmalı firmalar. Çok tehlikeli sektörde ise 10 kişiden
fazlaysa bir sağlık personeliyle çalışmak zorunda. Bunu ister kendi bünyesinde
sigortalı olarak çalıştırır isterse de bizim gibi Ortak Sağlık Güvenlik
Birimlerinden hizmet almak zorunda. Onun haricinde dışarıdan hizmet alma şansı
yok” diye konuştu.
DEĞİŞİM
OLDU DİYEMEYİZ
Bu
yönetmelikle beraber birçok alanda değişimin başladığını aktaran Çakır, tam
olarak değişti diyemeyeceğini vurgulayarak şöyle devam etti: “Çünkü
alışkanlıklar bir anda bitmiyor. Usta 20 yıldır emniyet önlemi almadan
çalışmaya alışmışken ona 3 gün içinde emniyet kemeri, baret, ayakkabı
taktıramıyoruz. Biz baktığımızda yakıyor, kafamızı çevirince çıkarıyor.
Dolayısıyla bu kültürün oluşması lazım bir şekilde. Yavaş yavaş oluşturacağız
ve bunun için de zaman lazım. Çaba lazım. Ama bakanlık bu konu üzerinde gayet
ciddi duruyor. Bizler de ciddi duruyoruz. Bizim içimizde de ciddi olmayan
gruplar çıkıyor ister istemez. Sonuçta ticarete dökülürse bu iş, herkes bir
şekilde kolay para kazanmanın yolunu arayacaktır. Normal şekilde para
kazanamıyorsa başka şekilde kazanmaya başvuranlar oluyor.”
BELİRLENEN
SAATİN ALTINDA ÇALIŞAMAZ
İşletmelerle
anlaşma yapıldığını ve o işletmenin tehlike sınırına göre uzman ve hekim
tanımlaması yaptıklarını söyleyen Kutay Çakır, şunları kaydetti: “Uzman ve
hekimin, firmadaki çalışan sayısına göre orada bulunma süreleri hesaplanıyor.
Hazırlanan sisteme girişini yapıyoruz. Karşı firma da e-devlet şifresiyle
onayını yapıyor ve resmiyette bizim sözleşmemiz yapılmış oluyor. Bu sözleşmeye
göre de belirlenen saatin altında çalışamaz. O zaman benim doktorum da uzmanım
da o süre zarfında orada bulunmak zorunda. İş sağlığında işlemler daha çok yasa
ve yönetmelikler üzerinden gidiyor. Biz yasa ve yönetmeliğin haricinde bir şey
yapamayız. Zaten ilgili tebliğ, yönetmelik ve yasalarımız çıktı. Dolayısıyla
uzmanımız ve doktorumuz kendi görev ve sorumlulukları çerçevesinde görevini
yapıyor. Muayene e, dilmesi gereken varsa ediliyor, eğitim alması gereken
personel varsa eğitim veriliyor. Toplamda 8, 12, 16 saat eğitim verilmesi
gerekiyor personele. Bu eğitimler tamamlanıyor. Yapılması gerekenler yapılıp,
raporlanıp geliniyor.”
ARTIK
ZORUNLU HALE GELDİ
Artık
bütün şirketlerde iş güvenliği önlemleri almanın zorunlu hale geldiğine dikkat
çeken Kutay Çakır, şöyle konuştu: “Yapılmaması halinde büyük cezaları var. Sadece bir hekim bulundurmamanın şu anda
aylık 6 bin civarı cezası var. Uzman bulundurmamanın cezası da aynı şekilde.
Bir firma örneğin 10 aydır doktor ya da uzman bulundurmuyorsa bunun cezası
geriye dönük kesilebilir. Bugüne kadar görmedik ama yönetmelikte var.
Doktor varmış gibi gösterilmesi de imkânsız. Çünkü sorumluluk tamamen bizde.
İşveren kadar aynı sorumluluk bizde de var. Orada yaşanacak bir kazada işveren
kadar benim atadığım uzmanım ve doktorum da sorumlu. Dolayısıyla bu riski
altına hiçbir şekilde giremeyiz. Yönetim sistemlerinde biraz daha farklı ama iş
güvenliği konusunda bu riskin altına giremeyiz. Bununla ilgili birçok uzman
arkadaşımız hapiste. İş kazası yaşanmış ve sorumlu uzman arkadaşımız bulunmuş.
Ticaret mantığıyla yürütülürse bu iş olmaz. Örneğin bir tanesi İstanbul’da
yaşıyor. Bucak'taki mermer ocağında iş güvenliği uzmanlığı yapıyor. Bir kere
bile gelmemiş. Burada kaza yaşanmış ve suçlu. Bu riskin altına girmemek lazım.
Eğer bu işi yapıyorsanız da hakkıyla yapmak lazım hepsinde olduğu gibi. Çünkü
buradaki zaman hem işçiye hem işverene hem de uzmana ve bize dokunuyor.”
SEKTÖR
HENÜZ YENİ
Sektörün
yeni olduğuna değinen Çakır, yönetmeliğin 2013’ye yayınlandığını hatırlatarak,
“Avrupa Birliği’nin direktifleri doğrultusunda hazırlandı. Bu aralar yavaşladı
ama yönetmelik ve tebliğlerde sürekli değişim oluyor. Biz biraz da göç yolda
düzelir mantığıyla gidiyoruz. Uygulama yapılıyor ama ilk başta mesela yasa
çıktı, ortada yeterli sayıda uzmanımız yoktu. Sınavları sıklaştırdık ve
piyasaya uzman çıkarıldı. Yine ticari mantıkla gelindiği için yavaş olan bir
eğitim oldu. Örneğin bana A sınıfı uzman geliyor ama hiçbir şey bilmiyor. A
sınıfı uzman da en üst seviyedir. Normal şartlarda 3 yıl C sınıfı belgeyle çalışır,
4 yıl B sınıfı belgeyle fiilen çalışır ve son olarak yine sınava girerek A
sınıfına geçiş yapar. A sınıfına geçen bir uzman 7 yıldır aktif iş güvenliği
olarak çalışan bir uzmandır diye bilinmesi lazım. Ama piyasada uzmanımız yoktu.
Daha önce herhangi bir işte 3 bin iş günü SSK pirimi varsa A’ya hak kazandılar.
Ama iş güvenliğinde hiç çalışmadılar. Bu da tehlike oluşturuyor. Uzman
inşaattaki tehlikenin ne olduğunu bilmiyor, mermer ocağını tanımıyor ama iş
güvenliği uzmanı olarak atanabiliyor” dedi.
İŞİ
BİLMESE DE YASA YETKİ VERİYOR
Kendisinin
de gıda mühendisi olarak mermer ocağında dahi işlem yapabileceğini ancak orayı
detaylı şekilde bilemeyeceğini belirten Kutay Çakır, buna rağmen yasaların
kendisine yetki verdiğinin altını çizerek şöyle konuştu: “Bilmediği sektörde
uzmanlık yapanlar da var. Yine ticari mantık giriyor işin içine. Uzman işi
bilmediği için de işveren istediği gibi yönlendirebiliyor. Böyle olmaması
gerekirken işveren öyle olmalı dediğinde bitiyor olay. İnsanlarımızda da eskisi
gibi çok fazla araştırma kalmadı. Araştırmıyor, öğrenmiyor ve oradan sorduğu
kadarıyla öyle olması lazım deyip devam ediyor. Bundan dolayı da bir kaza
olduğunda birilerinin canı yanıyor. Bu hem maddi hem de manevi bir sürü
sorumluluk bildiriyor. Bizim işverenlerimiz de düşük karlarla çalışıyor ve ben
bir işi şöyle yapacaksınız dediğim zaman para çıkacağı için insanların gözüne
batıyor.”
BASİT
ÖNLEMLERLE ÇÖZÜM SAĞLANABİLİR
İşi
bilen uzmanların zaten her şeyi yaptıklarını sözlerine ekleyen Kutay Çakır, ama
ticari mantığı farklı çalışan insanların işverenin istediğini yaptığını
söyleyerek konuşmasını şöyle tamamladı: “İşveren de aynı şekilde. İşi biliyorsa
uzmanın söylediklerini yapıyor ve iş güvenliğini sağlıyor. Daha çok para
kazanmanın peşinde olan işverenler yapılması gerekenin en ucuzunu yapmaya ya da
yapmamaya çalışıyor. Aslında orada günü kurtarıyor. Ama ileriye dönük baktığı
zaman bir kişinin ya da kendinden birinin meydana gelebilecek kazada canının
yanmasına, sakat kalmasına veya ölümüne yol açabiliyor. Baktığınız zaman ölümle
sonuçlanan kazalar çok basit önlemlerle çözülebilecek şeyler. Örneğin inşaattan
işçi düşüyor. Birinci sebep emniyet kemerini takmamak. 10 saniyesini alır
işçinin. O 10 saniyelik üşengeçliği yüzünden hayatını kaybedebiliyor bu insan.
Böyle çok basit nedenlerden dolayı iş kazaları gerçekleşiyor. Bir de en başında
bizim iş güvenliği kültürümüz yok. Çalışanlar, işçiler olarak önce bizim bunu
benimsememiz lazım. Bazen işveren her türlü önlemi alıyor, alet ekipmanı temin
ediyor ama işçi bunu kullanmıyor. Çünkü iş güvenliği kültürümüz yok.
Dolayısıyla tehlike kendimizde. Uzmanlar olarak biz işverene önlem aldırıyoruz,
malzeme ekipmanı sağlatıyoruz ama işçi bunu kullanmazsa kendi canını kendisi
etkilemiş oluyor.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder